Futbol Hero!!

Tam 2 sene önce Kasabian grubu şarkıları Underdog'un tanıtımı için bir lansman düzenlemişler.Ama bu lansman diğerlerinden biraz farklı.Birkaç profesyonel ile birlikte duvardaki paneller ve futbol toplarıyla guitar hero'da şarkılarını çalmayı deniyorlar.17. denemede başarıya ulaşıyorlar hem de %76 gibi bir başarı oranı yakalıyorlar.Tek kelimeyle muhteşem...

Alpaslan Dikmen

Unutmadık unutmayacağız...

Belgeselinden ufak bir bölümünü buradan izleyebilirsiniz.

Bu Sefer Olmadı..

Fransa, milli takımımızın karşısında sahaya namağlup olarak çıktı.İkinci gruplara 2 galibiyet taşıyan üç takımdan biriydi, buradan da anlaşılacağı gibi çok zorlu ve önemli bir maç bizi bekliyordu.

Fransa takımı durdurulması zor bir takım, çok atletik bir kadroya sahipler.Bunun avantajını da tempoyu çok yükselterek, çaldıkları toplar sonrası fast break'leri sayıyla noktalayarak kullanıyorlar.Tek dezavantajları ise dış şut tehditlerinin olmaması.Dünya Şampiyona'sında karşılaştığımız Fransa'dan iki önemli artıları var; Tony Parker ve Joakim Noah.İki Nba yıldızı Fransa takımına çok büyük katkı sağlıyorlar, özellikle Tony Parker en zor durumlarda bile öne çıkarak kilit oyuncu olmayı başarıyor.

Böyle bir Fransa'ya karşı sahada en güçlü yönümüz olan savunmayı çok iyi yaparak başladık.En önemli noktalardan biri olan tempoyu çok iyi düşürdük ancak farkedemediğimiz birşey vardı, tempoyu bu kadar çok düşürerek kendi hücum performansımızı da kötü anlamda etkiledik.Hatta ilk yarıda bulduğumuz sayıların çoğu iyi bir hücumdan değil ikinci şanslardan geldi.Ömer Aşık'ın erken iki faul alması özellikle savunmada etkinliğimizi azalttı.Bu noktada Orhun Ene'nin yanlış kadro seçimi ortaya çıkıyor.Rotasyon yapmak için (İspanya maçında hiç düşünmediği) Oğuz'u Enes'ten önce oyuna aldı.Bunun da ötesinde çok güvendiği Cenk ve kendi oyuncusu İzzet(ki bence Furkan çok daha iyi) hiç süre alamıyorlar.Bir de guardların durumu var tabi.Kerem çok kötü bir turnuva geçiriyor, Ender daha hareketli ama istikrar bulamıyor bir türlü.İki guardımızın yanında bir de Doğuş olsa baskılı savunmasıyla çok iş yapardı eminim(neden kadroya giremediğini Orhun Ene'ye sormak lazım).

Üçüncü periyota kadar başabaş getirdiğimiz mücadelede yine periyot sonu sıkıntısıyla birlikte fark bir anda 13 sayıya kadar çıktı.Son periyodun son 5 dakikasında bu sefer savunmada bir değişiklik yaparak alan savunmasına geçtik.Geçen seneki Dünya Şampiyonası'nda alan savunmasıyla geçtiğimiz Fransa'yı neden adam adama savunduğumuzu anlayamamıştım zaten(dış şut tehditleri de yokken). Milli takımımız 13 sayıdan müthiş bir geri dönüş yaparken birçok hücumda balyozu indirip geçme şansımız oldu ancak hiçbirinde yakaladığımız fırsatları değerlendiremedik.Bunun da en önemli sebebi 22/4 olan dış şut yüzdemiz.Bunu yükseltmemiz gerek yoksa bu kadar iyi savunma yapmamıza rağmen(ki Fransa'yı 68 sayıda tuttuk) maç kazanmak imkansız hale geliyor.Aslında en doğru zamanda boş şutu çok iyi bulduk ama belki de yanlış kişiyle.Çünkü Kerem'in en iyi yerden attığı o şutu kaçırmasının tek sebebi kötü bir turnuva geçirmesi olabilir.Fiyasko ise son hücumda topu oyuna sokamamız oldu.

Şimdi sırada Almanya var, sonrasında da Sırbistan.Görünen o ki iki maçı da kazanamazsak çeyrek final hayal olur.İşimiz çok zor, hem Nowitzki'li Kaman'lı Almanya'yı hem de Krstiç'li Teodosiç'li Sırbistan'ı durdurmak çok zor olacak.Ama bunu başaracak potansiyele sahibiz.Caner Eler'in deyimiyle haydi kırmızılar!

12devadam

Avrupa Şampiyonası 2011 Litvanya..

Büyük umutlarla geldik Litvanya'ya, ee ne de olsa takımımız Dünya İkincili'ği apoletini taşıyor.Umutlarımızı sadece buna bağlamak da yanlış olur tabi hakkını vermek lazım, çok iyi bir jenerasyona ve ekibe sahibiz.En önemlisi de takım olma olgusunu bugüne kadar çok iyi oluşturmuştuk.

Üstünden tam bir sene geçti başarımızın.İstikrarı yakalamak için başarımızın üstüne birşeyler koymamız gerekir.Ama bu bir senede değişen birçok faktör oldu tabikide.Geçen seneden neler mi farklı?

Öncelikle senelerdir bu takımı oluşturmaya çalışan,adeta Türkiye'yi bir basketbol ekolü haline getirmeye uğraşan, hayatı pahasına bunu başarmış bir adam Bogdan Tanjevic koçluk görevini bırakıp sportif direktörlük yapmaya başladı.Yerine ise tecrübesiz genç Orhun Ene getirildi.Açıkcası ona güvenenler çok ama neler yapabileceği merak konusuydu. Şimdilik ufak hatalar dışında çok da sırıtmadı.Hazırlık turnuvalarından sonra Orhun Ene'nin üstüne gereğinden fazla gidildiyse de onu Tanjevic'in yetiştirdiği belli.

Kadromuzda da farklı isimler vardı.Enes büyük bir potansiyelle katıldı takıma.Emir özellikle oyun zekası ve birçok pozisyonda oynayabilmesiyle takıma büyük katkı sağlayacaktı.Ama Semih ve Kerem'in sakatlıkları uzun rotasyonunda büyük sorun yaratabilirdi.

İyi de başladık turnuvaya.Konsantrasyonumuz üst seviyedeydi.En önemlisi de takımdaki her oyuncu katkı  sağlıyordu.İlk iki maçtaki fırtına gibi başlangıçtan sonra ev sahibi karşısında favori olarak sahadaydık.İyi oynamamıza rağmen ufak tefek hatalarla son bir dakikada maçı kaybettik.Yenilgiden daha önemlisi iyi oynuyor olmamızdı ve bu oyuna herkes güveniyordu.Ancak bugün Polonya karşısında hakemlerin de yardımlarıyla aldığımız mağlubiyet tüm umutları kuruttu.Bugünkü maçtan sonra o sessiz sedasız sakatlanan ve üzerinde hiç durulmayan Kerem'in yokluğu ancak şimdi anlaşılabiliyor.Bunun yanında Semih'in de olmaması pota altında en güçlü elimiz olan savnmayı düşürüyor.

Herşeye rağmen şuanda  hesap kitap yapıyor da olsak bu takıma inancımız hiç değişmemeli.Turu geçemesek de Türk Basketbolu'nun önünün ne kadar açık olduğu ortada.Bu sene olmasa bile önümüzdeki senelerde muhakkak alırız şampiyonluğu.Yolunuz açık olsun 12 Dev Adam! 

Süründürülüyorlar..

Dün Ali Koç'un açıklamaları ve bugün de Aykut Kocaman ve kaptanların düzenlediği basın toplantısıyla beraber Fenerbahçe; 3 Temmuz 2011 den beri gelişen olayları tam tersine çevirmiş durumda.Belki belgeler ışığında değil ama en azından insanların gözünde bazı şeyleri değiştirmeyi başardılar.Çünkü herkes bunu kabul eder ki(zaten Aykut Kocaman da bunun üzerinde durdu) Fenerbahçe şu anda haksız durumda.Peki bu duruma nasıl gelindi, tabiki de Türkiye Futbol Federasyonu'nun süreci son derece kötü ve yanlış yönetmesiyle birlikte Uefa'nın da ağırlığını koyması herşeyi tersine çevirdi.

Evet şu an haksız durumdalar, çünkü;

• Federasyon'un 2 aydır göremediğini Uefa 2 günde nasıl gördü?
• Avrupadan men edilirken (demek ki belirli deliller var) Spor Toto Süper Lig'de nasıl oynayabiliyorlar?
• Savunma almadan karar verilmeyecekti, çünkü bu hakkaniyete aykırıydı?
• Diğer takımlar da soruşturma kapsamındayken nasıl Avrupa'ya katılabiliyorlar? gibi birçok soru geliyor akıllara.

Bu soruların cevaplarına gelecek olursak daha büyük bir muamma karşımıza çıkıyor, Mehmet Ali Aydınlar o kadar garip cevaplar veriyor ki herşey daha da karışıyor.

Evet buraya kadar Fenerbahçe'nin haksız durumunu ben de savunuyorum ama soruşturmanın ilk günlerini de kimse unutmasın.Yani Fenerbahçe oluşturulan bu ortamdaki gibi sütten çıkmış ak kaşık değil.Basında çıkan suçlamaları ve delilleri hepimiz biliyoruz.

Son olarak şunu söyleyebilirim; Aykut Kocaman'ın bugün söylediği gibi eğer Federasyon iyi ya da kötü bir karar vermezse Fenerbahçe süründürülmeye devam edecek.Zaten yaprak dökümü Lugano ile başlamışken, Türk Futbolu'nun önünü görebilmesi açısından, kararın biran önce verilmesi çok önemli..

Zizu Bilardo Oynarsa!!

Defalarca izledim ama hala çözemedim.Zidane burda da maharetini göstermiş:)

Djokovic Head Reklamı

Djokovic bir yandan courtların parlayan yıldızı, dünyanın yeni 1 numarası olurken diğer taraftan da giderek medyatik bir isim olmaya devam ediyor.Güzel bir reklam filmiyle bunu kanıtlamış..

#66 Arda Turan

İlk blog yazım Arda'nın gidişine kısmetmiş.Buruk bir başlangıç olacak benim için.Napalım artık Arda'nın İspanyadan güzel haberlerini yazarım bende..

Bu yazıya belkide her sitede ve blogda Arda ile ilgili görebileceğiniz klasik haline gelmeye başlamış fotoğrafı koydum bende.Neden mi?Çünkü Arda benim gibi her galatasaraylı için hala 66 numara.Biz O'nu böyle tanıdık, böyle sevdik.Çünkü o zamanlar Arda tam anlamıyla Arda'ydı.

Son iki sezonda çok şey değişti.Omuzlarına büyük sorumluluklar yüklendi Arda'nın.Hakkından gelir dedik, geldi de.Bu sefer de sakatlıklar peşini bırakmadı.Medya da her geçen gün daha da çok üstüne geldi.Bardağı taşıran son damla ise taraftarın Arda'yı protesto etmesi oldu.O gün bugündür Arda ayrılmak istiyor takımdan.O kadar yanlış işler yapıldı ki o dönemde, daha fazla durması hata olurdu zaten.

Vee bugüne kısmetmiş Atletico Madrid macerası.Her Galatasaraylı gibi bende gurur duyuyorum Arda ile..Peki ya şimdi ne olacak?

Galatasaray Terim'in gelişiyle müthiş bir hava yakalamıştı.Camia eskisi gibi olmaya başlamıştı.Bu hava takıma da yansımış ve Ruh ortaya çıkmaya başlamıştı.Ama şimdi o Ruh büyük yara aldı.Adı Galatasarayla özdeşleşmiş takımdaki son futbolcu Arda Turan artık olmayacak.Yeri mutlaka doldurulur ama manevi boşluk çok büyük olacak.Ben de Arda gitsin, iki taraf için de en iyisi bu diyordum ancak şimdi anlıyorum.İçimdeki burukluk Galatasaraylılıktan geliyor.Artık her Galatasaraylının tek güvencesi var o da Fatih Terim..

Arda Turan nam-ı diğer Koca Kafa..La Liga'nın tozunu attıracak artık.Hem de dev bir takımda.Ne diyebilirim ki yolun açık olsun Arda..

kafamdakiMakina

Vee blog hayatı..

Çok ciddiye almayın, burdayım sadece.Takip ettiğim bloglar gaza getirdi beni.Haliyle genelinde galatasaraydan ve spordan bahsedeceğim.Tabi çok farklı konularda görebiliriz.Tasarıma da çok bakmayın pek anlamıyorum bu işlerden.Blog ismi de tamamen spontane gelişti.

İşte böyle, bakalım devamı nasıl olacak..