Perşembe, Eylül 29

Futbol Hero!!



Tam 2 sene önce Kasabian grubu şarkıları Underdog'un tanıtımı için bir lansman düzenlemişler.Ama bu lansman diğerlerinden biraz farklı.Birkaç profesyonel ile birlikte duvardaki paneller ve futbol toplarıyla guitar hero'da şarkılarını çalmayı deniyorlar.17. denemede başarıya ulaşıyorlar hem de %76 gibi bir başarı oranı yakalıyorlar.Tek kelimeyle muhteşem...

Çarşamba, Eylül 28

Alpaslan Dikmen



Unutmadık unutmayacağız...




Belgeselinden ufak bir bölümünü buradan izleyebilirsiniz.

Perşembe, Eylül 8

Bu Sefer Olmadı..



Fransa, milli takımımızın karşısında sahaya namağlup olarak çıktı.İkinci gruplara 2 galibiyet taşıyan üç takımdan biriydi, buradan da anlaşılacağı gibi çok zorlu ve önemli bir maç bizi bekliyordu.

Fransa takımı durdurulması zor bir takım, çok atletik bir kadroya sahipler.Bunun avantajını da tempoyu çok yükselterek, çaldıkları toplar sonrası fast break'leri sayıyla noktalayarak kullanıyorlar.Tek dezavantajları ise dış şut tehditlerinin olmaması.Dünya Şampiyona'sında karşılaştığımız Fransa'dan iki önemli artıları var; Tony Parker ve Joakim Noah.İki Nba yıldızı Fransa takımına çok büyük katkı sağlıyorlar, özellikle Tony Parker en zor durumlarda bile öne çıkarak kilit oyuncu olmayı başarıyor.

Böyle bir Fransa'ya karşı sahada en güçlü yönümüz olan savunmayı çok iyi yaparak başladık.En önemli noktalardan biri olan tempoyu çok iyi düşürdük ancak farkedemediğimiz birşey vardı, tempoyu bu kadar çok düşürerek kendi hücum performansımızı da kötü anlamda etkiledik.Hatta ilk yarıda bulduğumuz sayıların çoğu iyi bir hücumdan değil ikinci şanslardan geldi.Ömer Aşık'ın erken iki faul alması özellikle savunmada etkinliğimizi azalttı.Bu noktada Orhun Ene'nin yanlış kadro seçimi ortaya çıkıyor.Rotasyon yapmak için (İspanya maçında hiç düşünmediği) Oğuz'u Enes'ten önce oyuna aldı.Bunun da ötesinde çok güvendiği Cenk ve kendi oyuncusu İzzet(ki bence Furkan çok daha iyi) hiç süre alamıyorlar.Bir de guardların durumu var tabi.Kerem çok kötü bir turnuva geçiriyor, Ender daha hareketli ama istikrar bulamıyor bir türlü.İki guardımızın yanında bir de Doğuş olsa baskılı savunmasıyla çok iş yapardı eminim(neden kadroya giremediğini Orhun Ene'ye sormak lazım).

Üçüncü periyota kadar başabaş getirdiğimiz mücadelede yine periyot sonu sıkıntısıyla birlikte fark bir anda 13 sayıya kadar çıktı.Son periyodun son 5 dakikasında bu sefer savunmada bir değişiklik yaparak alan savunmasına geçtik.Geçen seneki Dünya Şampiyonası'nda alan savunmasıyla geçtiğimiz Fransa'yı neden adam adama savunduğumuzu anlayamamıştım zaten(dış şut tehditleri de yokken). Milli takımımız 13 sayıdan müthiş bir geri dönüş yaparken birçok hücumda balyozu indirip geçme şansımız oldu ancak hiçbirinde yakaladığımız fırsatları değerlendiremedik.Bunun da en önemli sebebi 22/4 olan dış şut yüzdemiz.Bunu yükseltmemiz gerek yoksa bu kadar iyi savunma yapmamıza rağmen(ki Fransa'yı 68 sayıda tuttuk) maç kazanmak imkansız hale geliyor.Aslında en doğru zamanda boş şutu çok iyi bulduk ama belki de yanlış kişiyle.Çünkü Kerem'in en iyi yerden attığı o şutu kaçırmasının tek sebebi kötü bir turnuva geçirmesi olabilir.Fiyasko ise son hücumda topu oyuna sokamamız oldu.

Şimdi sırada Almanya var, sonrasında da Sırbistan.Görünen o ki iki maçı da kazanamazsak çeyrek final hayal olur.İşimiz çok zor, hem Nowitzki'li Kaman'lı Almanya'yı hem de Krstiç'li Teodosiç'li Sırbistan'ı durdurmak çok zor olacak.Ama bunu başaracak potansiyele sahibiz.Caner Eler'in deyimiyle haydi kırmızılar!

Pazar, Eylül 4

12devadam





Avrupa Şampiyonası 2011 Litvanya..

Büyük umutlarla geldik Litvanya'ya, ee ne de olsa takımımız Dünya İkincili'ği apoletini taşıyor.Umutlarımızı sadece buna bağlamak da yanlış olur tabi hakkını vermek lazım, çok iyi bir jenerasyona ve ekibe sahibiz.En önemlisi de takım olma olgusunu bugüne kadar çok iyi oluşturmuştuk.

Üstünden tam bir sene geçti başarımızın.İstikrarı yakalamak için başarımızın üstüne birşeyler koymamız gerekir.Ama bu bir senede değişen birçok faktör oldu tabikide.Geçen seneden neler mi farklı?

Öncelikle senelerdir bu takımı oluşturmaya çalışan,adeta Türkiye'yi bir basketbol ekolü haline getirmeye uğraşan, hayatı pahasına bunu başarmış bir adam Bogdan Tanjevic koçluk görevini bırakıp sportif direktörlük yapmaya başladı.Yerine ise tecrübesiz genç Orhun Ene getirildi.Açıkcası ona güvenenler çok ama neler yapabileceği merak konusuydu. Şimdilik ufak hatalar dışında çok da sırıtmadı.Hazırlık turnuvalarından sonra Orhun Ene'nin üstüne gereğinden fazla gidildiyse de onu Tanjevic'in yetiştirdiği belli.

Kadromuzda da farklı isimler vardı.Enes büyük bir potansiyelle katıldı takıma.Emir özellikle oyun zekası ve birçok pozisyonda oynayabilmesiyle takıma büyük katkı sağlayacaktı.Ama Semih ve Kerem'in sakatlıkları uzun rotasyonunda büyük sorun yaratabilirdi.

İyi de başladık turnuvaya.Konsantrasyonumuz üst seviyedeydi.En önemlisi de takımdaki her oyuncu katkı  sağlıyordu.İlk iki maçtaki fırtına gibi başlangıçtan sonra ev sahibi karşısında favori olarak sahadaydık.İyi oynamamıza rağmen ufak tefek hatalarla son bir dakikada maçı kaybettik.Yenilgiden daha önemlisi iyi oynuyor olmamızdı ve bu oyuna herkes güveniyordu.Ancak bugün Polonya karşısında hakemlerin de yardımlarıyla aldığımız mağlubiyet tüm umutları kuruttu.Bugünkü maçtan sonra o sessiz sedasız sakatlanan ve üzerinde hiç durulmayan Kerem'in yokluğu ancak şimdi anlaşılabiliyor.Bunun yanında Semih'in de olmaması pota altında en güçlü elimiz olan savnmayı düşürüyor.

Herşeye rağmen şuanda  hesap kitap yapıyor da olsak bu takıma inancımız hiç değişmemeli.Turu geçemesek de Türk Basketbolu'nun önünün ne kadar açık olduğu ortada.Bu sene olmasa bile önümüzdeki senelerde muhakkak alırız şampiyonluğu.Yolunuz açık olsun 12 Dev Adam!